14.09.2016

Kitap Yorumu | Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu - Stefan Zweig


     "Beni dinleyeceğin bu çeyrek saat yüzünden 
          yorulma, çünkü ben seni bütün bir hayat                                    boyunca sevmekten yorulmadım..." 
                       
                                                                                                   
     Orjinal Adı: Brief einer Unbekannten
     Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
     Sayfa Sayısı: 68
     Çevirmen: Ahmet Cemal
     Puanım: 5/5
     Goodreads Puanı: 4.19/5 
          



     Arka Kapak:

 
       Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde "taraflar" değil, sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda "mutlak aşk" kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!





      Yorumum:


    Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nu az önce bitirerek Ağustos ayını son günde beş kitapla bitirmiş bulunmaktayım. Birkaç gündür sürekli dizi izlemekten okuyamadım, bugün de bu ay okuduklarımı 5 yapayım diyerek başladım. Zaten 55 sayfa olduğu için hemencecik bitiverdi. Herkes söylüyordu ancak 55 sayfaya bu kadar büyük bir aşkın sığacağını asla düşünmezdim. Çok klişe olacak ama gerçekten de kalın aşk romanları bu kitabın yanında hiç kalır. Konusundan bahsedecek olursam, kitap bilinmeyen bir kadının bir yazara -R'ye- yazmış olduğu mektuptan oluşuyor. Bu kadın küçükken, karşı daireye taşınan genç yazara öyle bir aşkla bağlanır ki, hayatı boyunca bu adamdan başka hiçbir şey önemli olmaz... Ben R'den çok bilinmeyen kadına sinir oldum. Adamın tüm umursamazlıklarına rağmen onu nasıl ilk günkü gibi sevebildiğine, körü körüne bağlanabildiğine çok şaşırdım. İşte tam da bu yüzden kitapta aşk çok fazla hissediliyor bence çünkü sadece aşık bir insan onca acıyı çekebilir. Ayrıca Stefan Zweig'in kalemine hayran kaldım, herkesin dediği kadar varmış gerçekten. Diğer kitaplarını bir an önce okumak için sabırsızlanıyorum. Kitaba büyük beklentilerle başlamama rağmen bu kadar beğendiysem, öylesine başlasam ne kadar beğenirdim bilmiyorum. Yorumum kısa oldu, farkındayım fakat söyleyecek pek bir söz yok. Sadece, bu kitabı okuyun.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder